🐼 Diyaliz Hastası Diyalize Girmezse Ne Olur
Konyada yaşayan diyaliz hastası kadın, abisinden nakledilen böbrekle yeniden hayata tutundu. 2011 yılından itibaren 6 yıl boyunca diyalize bağlanan Aliye Kurma, 2017 yılında abisinden nakledilen böbrekle yeniden sağlığına kavuşurken, Organ Bağısı Haftası'nda duyarlılık çağrısında bulundu.
Diyaliz hastalarının, nakil olanların ve hasta yakınlarının; gerektiği zaman psikolojik destek almaktan çekinmemeleri gerekiyor. Nakil konusunda bilgili olmak, diyaliz sürecinde
İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜNDEN DİYALİZ CİHAZI AÇIKLAMASI. 22 Mart 2018 Perşembe 15:27 Isparta. ISPARTA İl Sağlık Müdürlüğü, basında yer alan diyaliz hastalarının diyaliz cihazlarının yetersiz gelmesi ile ilgili mağdur oldukları yönünde çıkan haberler üzerine açıklama yaptı. Yapılan açıklamada; İlimizde 8 Diyaliz
Kanınızındiyaliz makinesinde dolaşımı sırasında, cihazdaki membranlar fazla sıvıyı, mineralleri ve atıkları ayrıştırır. Temizlenen kan vücuda geri verilir. Çoğu kişi 4 saat süreyle haftada 3 defa diyalize girer. Bazı kişiler yanlış bilgilendirildiği için diyalizden çekinirler. Koma haline sokulup bir solunum
İstanbul'da evde diyaliz hizmeti: Hem hasta hem devlet kazanıyor Dünyada yaygın olan ev diyalizi uygulaması İstanbul’da da başarıyla sürdürülüyor.
UYKUBOZUKLUKLARI: Diyaliz hastalarında uyku bozuklukları oldukça sıktır. Uyku bozuklukları zihinsel aktivitelerde azalmaya yol açabilir. En sık rastlanan uyku bozukluğu psikososyal strese bağlı hafif, geçici uyku bozukluklarıdır. Kaygı (anksiyete) ve depresyona bağlı uykusuzluk da izlenebilir. Bazı ilaçlar de uykusuzluğa
Kronikböbrek yetmezliği hastaları diyalize girerken gebe kalabilirler fakat; bu dönemde hastada bazı durumlar olur. • Yumurtlama işlevi bozulmuştur. • Adet görme sıklığı bozulmuştur veya adet görülmüyordur. Dolayısıyla gebe kalma olasılığı oldukça düşüktür. Buna rağmen %1 ile %2 civarında yine gebe kalınabilir.
cYu8qI8. GüncelDiyaliz hastasına psikolojik destek şart! Diyaliz nedeniyle işini, okulunu, sosyal çevresini kaybedenler, bu durumla baş etmekte zaman zaman zorlanıyor. Böbrek nakli olan hastalar ise kavuştukları bağımsız hayata ilk bir yıl uyum zorluğu yaşayabiliyor. Abone Ol İSTANBUL - Böbrek yetmezliği; hem diyaliz hem de nakil sürecinde hastaların birçok psikolojik sorun yaşamasına neden olabiliyor. Diyaliz hastalarının, nakil olanların ve hasta yakınlarının; gerektiği zaman psikolojik destek almaktan çekinmemeleri gerekiyor. Nakil konusunda bilgili olmak, diyaliz sürecinde uğraşlar edinmek, aileden destek almak ya da nakil sonrası sosyalleşmek gibi alınacak bazı önlemler bu süreci daha kolay atlatmada yardımcı olabiliyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son dönem organ yetmezliği hastaları katlanarak artıyor. Türkiye'de fazla diyaliz hastası var. Bu hastaların binlercesi kendileri için sağlıklı hayatın anahtarı olan böbrek naklini umutla bekliyor. Gerek diyaliz sürecinde, gerek organ bekleme gerekse organ nakli sonrasında bu hastaların birçok psikolojik sorunla boğuşmak zorunda kaldıklarını belirten Klinik Psikolog Zeren Okçuoğlu Kadıoğlu, böbrek hastalarının psikolojik durumuyla ilgili şunları söylüyor “Böbrek naklinin amacı yalnızca böbreğin işlevlerini düzeltmek değil, aynı zamanda hastanın yaşam kalitesini de iyileştirmektir. Organ naklinin, kronik böbrek yetmezliğinde iyi rehabilitasyon sağladığı, hastalar için doyurucu ve üretken bir yaşam oluşturduğu, diyalize göre ruhsal açıdan daha olumlu etkileri olduğu ve hastaların yaşam kalitesini arttırdığı görülmüştür. Diyaliz sürecinde ise çoğu hastanın gündelik yaşamının etkilendiği, işlerini bırakmak, okullarına ara vermek durumunda kalan hastalar olduğu bilinmektedir. Nakil olmadan önce hastalar diyalize bağlı bir hayat sürmek zorunda kaldıkları için; nakil sonrasında nakledilen böbrek, kişiyi “bağımsız kılan” bir organ olarak görülebilir.” BAĞIMSIZLIĞIN ANAHTARI ORGAN NAKLİ Böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize girmesi gerektiğinde hasta yeni bir yaşam tarzına uyum sağlamak zorunda kalıyor. Diyaliz hastalarının yaşadığı sorunlar; maddi ve mesleki kayıplardan, sosyal etkinliklerde bozulmaya, aile ve arkadaşlardan uzaklaşmaya ve sağlığın belirsizliğine kadar uzanabiliyor. Kadıoğlu, “Gündelik etkinliklerde meydana gelen bu değişimlere hastanın tıbbi durumunun ciddiyeti de eklendiğinde çoğu hastanın psikolojik zorlanmalar yaşadığı görülmektedir. Bazı nakil hastaları için böbrek naklini takip eden ilk üç ay yoğun ilaç tedavisi, tedaviye uyum süreci gibi nedenler dolayısıyla zorlu geçse de; özellikle birinci sene sonunda diyaliz dönemine göre hastalar, fiziksel olduğu kadar psikolojik yönden de olumlu gelişim gösterirler. Organ nakli olan kişiler kendi gücünü yeniden kazanır, sosyal ve fiziksel etkinlikleri iyileşir” diye konuşuyor. UYUM SORUNU TEDAVİNİZİ AKSATMASIN! Kadıoğlu, organ nakli hastalarında psikolojik durumu göz önünde bulundurmanın neden önemli olduğunu ise şöyle anlatıyor Organ nakli olacak ve olmuş hastalara bakıldığında, çoğunun nakil öncesi kronik hastalıkla mücadele etmelerine bağlı olarak psikolojik anlamda ciddi zorluklar yaşamış olduğu görülmektedir. Öncelikle hayati bir organın işlevinin kaybı ve tanının söylenme süreci çoğu hasta için oldukça stresli geçmektedir. Organ nakline karar verildiğinde nakil hakkında bilgi almak, nakil operasyonunu beklemek ve hazırlanmak, nakil olmak ve nakil sonrası iyileşme dönemi de bazı hastalarda psikolojik zorlanmalara neden olabilmektedir. Nakil sonrasında ise organın yeniden işlevine başlaması, hastaneden çıkış ve hastane dışı hayatın yeniden başlaması, perhiz ve ilaç tedavisine uyum ve nakil sonrası kontrol muayeneleri hastaların çoğu için yeni bir uyum süreci gerektirmektedir. Nakil sonrası psikolojik yönden sıkıntısı olan hastaların tedaviye uyumları da iyi olmayabiliyor, ilaç tedavilerini aksatmaya ve sağlıklarına yeterli özeni göstermemeye başlayabiliyor. Bunun sonucunda nakledilen organın işleyişi de olumsuz etkilenebiliyor. Bu nedenlerle nakil olacak ve olmuş olan hastaların ve yakınlarının psikolojik takibi önem taşımaktadır” BÖBREK ALDIM DİYE SUÇLULUK DUYMAYIN Özellikle aile içi nakillerde, aile ilişkileri ve akrabalık konuları ön planda olmaktadır. Yapılan bazı araştırmalar; bir hastanın aile içinden nakil olmaya karar verdiğinde, kadavradan nakilden farklı olarak bir aile yakınına zarar vermekten dolayı suçluluk ve sıkıntı hissedebileceğini belirtmişlerdir. Hastanın vericisi önceden ilişkilerinin çatışmalı olduğu bir kişiyse, nakil sonrası hastanın psikolojik açıdan sıkıntılar yaşayabileceği görülmüştür. Nakil öncesinde alıcı-verici arasındaki ilişki olumlu ve çatışmalı değilken, naklin daha başarılı olduğu ve nakledilen organın çabuk bütünleşme gösterdiği bildirilmiştir. Aile içi vericisi olduğu halde özellikle kadavradan nakil olmak isteyenler ise sevdikleri birisine zarar gelmesinden ve nakil sonrasında vericiyle olan ilişkilerinde sorunlar var olmasından endişe duymaktadırlar. Eşinden böbrek nakli olmuş hastalarla yaptığımız bir çalışmanın sonuçlarına göre; eşlerin psikolojik durumlarının organ nakli sonrası birbirlerini etkilediği görülmüştür. Örneğin; verici olan eşin depresif bir bozukluğu varsa alıcının da depresyonda olma olasılığı yüksektir. Bu nedenle vericilerin de nakil sonrası alıcılar gibi psikolojik destek almaları; hem kendi ruhsal sağlıkları açısından hem de alıcılarının psikolojik durumları açısından önemlidir.” NAKİL KARAKTERİ DEĞİŞTİRMEZ Bilimsel açıdan organ nakli olmuş hastaların kişilik yapılarının değiştiğini gösteren bir çalışma bulunmadığını belirten Klinik Psikolog Zeren Okçuoğlu Kadıoğlu, “Bazı hastalar vericileriyle özdeşim kurarak nakil sonrasında ona benzediklerini, onun özelliklerine sahip olmaya başladıklarını düşünmektedirler2 diyor ve şöyle devam ediyor “Nakledilen organın vericinin özelliklerini alıcıya iletmesi gibi bir durum bilimsel açıdan mümkün değildir. Bu şekilde bir algısı olan alıcıların vericileriyle olan ilişkilerinin dinamiği incelenmelidir. Bazen vericinin organını bağışlamasına karşı olan minnet ve suçluluk duyguları da vericiyle benzeşmesi, onun gibi olması gerektiğini hissetmesine yol açıyor olabilir. Ayrıca beden ve kimlik algısı çok sağlam olmayan bazı alıcılarda da bu gibi düşüncelerin ortaya çıktığı görülebilmektedir. Nakil sonrası kişisel özelliklerin değişmesine neden olabilecek bir diğer neden ise organ nakli öncesinde hayatlarını tehlikeye sokan ciddi bir hastalık dönemi atlatmış olan hastaların nakil sonrasında bazı kişisel özelliklerini terk etme ve hayatlarında yeni bir başlangıç yapma istekleri olabilir. Bu nedenle sevmedikleri ya da kişisel olarak zarar gördüklerini, olumsuz etkilendiklerini düşündükleri bir takım davranış biçimlerini, yaşam tarzlarını değiştirebilmektedirler. Bu şekilde “yeni organ yeni hayat” algısıyla bazı özelliklerini sil baştan değiştirme yoluna gidebilirler.” BİLGİLENEREK SORUNLARI AŞIN Geçmişte psikiyatrik rahatsızlığı olan hastaların bu tip sıkıntılara karşı daha hassas olduklarını hatırlatan Kadıoğlu, hastayı nakil konusunda bilgilendirmenin önemine değinerek şu önerilerde bulunuyor “Nakille ilgili beklentiler genellikle çok yüksektir ve hasta organ naklinin olası sonuçlarını tam olarak anlayamamış olabilir. Bu gibi durumlarda süreçle ilgili memnuniyetsizlik daha belirgin olmaktadır. Bu nedenle her hastanın nakil öncesinde yeteri derecede bilgilendirilmiş olması ve nakil sonrası süreçle ilgili gerçekçi beklentilerinin olması; hastanın ileri dönemde şiddetli bir anksiyete sorunu yaşamaması açısından önemlidir. DİYALİZ HASTALARINA TAVSİYELER • UĞRAŞLAR EDİNİN Diyaliz hastaları maddi ve mesleki kayıplar yaşayabilirler, sosyal etkinlikleri bozulabilir, aile ve arkadaşlarından uzaklaşabilirler, sağlıkları belirsizlik içine girebilir. Bununla baş etmek için diyalize giren hastaların ruhsal olarak güçlenmeye ihtiyaçları vardır. İçlerinden gelmese bile kendilerini bir şeyler yapmaya zorlamak, mesleklerini bırakmış da olsalar hala işe yarıyor olduklarını görmek için bazı uğraşlar edinmek, arkadaş ve aile çevresinden uzaklaşmak yerine zamanının bir kısmını onlarla geçirmek, gelecekle ilgili amaçları ve umutları olması hayattan kopmamalarına yardımcı olacaktır. • AİLENİZDEN DESTEK ALIN Yeterli aile desteğinin olması, özellikle evli hastalarda eş desteğinin olması diyaliz hastalarının psikolojik olarak daha iyi hissetmelerini sağlamaktadır. • HASTALIĞINIZI İNKÂR ETMEYİN Bedensel belirtilerle birlikte görülen kaygılar diyalize giren bazı hastalarda inkâr davranışının, hastalığı kabul etmemenin oluşmasına neden olabilir. Hastalığı kabullenmemiş olmak tedavisini de geciktirir ve diyaliz hastalarının fiziksel olarak daha çok sıkıntı yaşamalarına neden olur. • NAKİL KONUSUNDA BİLGİLENİN Kadavradan bağış ülkemizde yetersiz düzeyde olduğu için nakil olmak isteyen birçok diyaliz hastası için bu süreç psikolojik anlamda oldukça tüketici geçebilmektedir. Bu nedenle aile içinden canlı vericileri olduğunda bir organ nakli merkezine başvurarak gereken bilgileri almaları önerilmektedir. Verici aile içindense onu nakil sonrası yarım bırakacağı ile ilgili endişeler, nakil ekibi tarafından yapılan bilgilendirmeler sonucu çoğu zaman hafiflemektedir. BÖBREK NAKLİ OLANLARA ÖNERİLER • İLK AYLARDA STRES OLABİLİR Bazı hastaların nakil sonrasında da stres yaşadıkları görülebilmektedir. İlk aylarda öfke, depresyon, suçluluk, endişe, uyku sorunları, iştahta değişiklikler, dikkat eksikliği gibi belirtilere bazı nakil olmuş hastalarda rastlanabilir. • İLAÇLAR DUYGUSAL YAPABİLİR Kendinizi daha duygusal hissetmenizin nedeni nakil sonrası kullanmaya başladığınız ilaçların yan etkisinden kaynaklanıyor olabilir. • YARDIM ALMAKTAN KAÇINMAYIN Bazı hastalar nakil sonrası psikolojik olarak iyi hissetmediklerinde, sağlıklarına yeteri kadar dikkat etmeyebiliyor ve ilaçlarını düzenli kullanmayabiliyor. Böyle bir sorun ortaya çıktığında mutlaka organ nakli ekibi haberdar edilmeli ve bir ruh sağlığı uzmanından yardım alınmalıdır. Aksi takdirde ilaçların düzensiz kullanılmaya başlanması böbreğin yitirilmesine neden olabilir. • STRATEJİLER ÜRETİN Nakil sonrası duygularınızla başa çıkmak için stratejiler üretmeniz önemlidir. Örneğin; düzenli egzersiz yapmak, enfeksiyon kapmayacağınız biçimde aileniz ve arkadaşlarınızla birlikte sosyal etkinliklere katılmak, diyetinize dikkat etmek, düzenli uyku uyumak, nasıl hissettiğinizi anlamaya çalışmak, çevrenizdekilerden gerektiğinde destek istemek, sizin gibi nakil olmuş kişilerle zaman zaman deneyimlerinizi paylaşmak ya da ihtiyaç hissettiğinizde bir ruh sağlığı uzmanından yardım almak kendinize yardımcı olmanız açısından önemlidir. diyaliz hastasına psikolojik destek şart!Bu haberler de ilginizi çekebilir
Böbrek fonksiyonu nasıl değerlendirilir?Böbrek fonksiyonu glomerül dediğimiz fonksiyonel ünitelerin toplam çalışma miktarına göre değerlendirilmektedir. Sağlıklı bir erişkinde glomerül filtre eden miktar 90 ml/dakikadır. Glomerül filtrasyon hızı kanınızdaki kreatinin seviyesi baz alınarak çeşitli formüller ile hesaplanmaktadır. Daha hassas ölçümler 24 saatlik idrar toplatıldığına kan ve idrar kreatinin değerleri ölçülerek yapılan hesaplama ile yapılabilmektedir. Unutmayın böbrek fonksiyon miktarınız değerlendirilirken hekimler üre değil, kreatinin değerinize bakarak karar vermektedirler. Kronik böbrek yetmezliği nasıl tanımlanır? Kronik böbrek yetmezliği böbrek yapısında veya işlevinde üç aydan daha uzun süreli anormallik olması şeklinde tanımlanır. Kronik böbrek hastalığı tanısının konulabilmesi için ya glomerüler filtrasyon hızının üç aydan uzun süreyle 60 mL/dak ve altı olması ya da böbrekte hasar bulgularının olması gerekir. Böbrek fonksiyonu 60 mL/dak üzerinde iken idrarda albümin veya protein kaybı, böbrek kaynaklı kanamanın olması, böbreklerde doğuştan ya da yapısal bozukluklar birinin veya ikisinin küçük olması, böbrek cidarında incelme, at nalı şeklinde doğuştan yapışık böbrekler, taş veya mesane problemi nedeniyle yolu yıkanmış ve şiş böbrekler, çok yoğun kistlerin olduğu böbrekler gibi durumunda da kronik böbrek hastalığı varlığından söz etmek mümkündür. Böbrek yetmezliği sürecinde neler değişmektedir?Böbrekler yeterince çalışmamaya başladığında atık ürünler kanda birikmeye, tuz, fosfor, potasyum gibi mineraller atılamamaya başlar. Böbreklerden sentezlenen vitamin D, kan yapımı uyaran eritropoietin başta olmak üzere hormonların salınımını azalır. İştahsızlık ve sabahları bulantı hissi başlar. Üre ve kreatinin değerleri arttıkça halsizlik, güçsüzlük, konsantrasyon güçlüğü, kaşıntı, kramp gibi şikayetler başlar. Tuz birikimine bağlı kan basıncı yükselebilir ve ödem gelişebilir. Bu bulgular herkeste aynı anda ve benzer şiddette olmayabilir. Örneğin; şeker hastalarında birçok bulgu daha erken görülebiliyorken, kistik böbrek hastalarında kansızlık, ödem gibi şikayetler çok daha geç ortaya çıkabilir. Özellikler genç hastalarda, böbrek fonksiyonunu yitirme süreci çok yavaş gelişmişse belirti ve bulgular silik kalabilmekte, çoğunlukla ilk tanı anında böbrek yetmezliği cümlesi hasta ve ailesi tarafından şok ile karşılanmaktadır. Hekiminizin değerlendirmesinde böbrek fonksiyon kapasitesi, üreminin sizde yarattığı klinik ve laboratuvar bulgular değerlendirilir, destek tedavi planlanır. Böbrek fonksiyonu geri düzelir mi? Diyalizden çıkmam mümkün mü?Böbrek fonksiyonunun ani bozulmasına yol açan bir olay sonrası diyalize başlamış hastalarda fonksiyonunun düzelmesi ve diyalizin sonlandırılması mümkündür. Örneğin, ağır bir kanama sonrası kanlanma azalmasına bağlı veya ağır bir alerjik reaksiyon, enfeksiyon ya da bağışıklık sisteminin tetiklenmesi ile gelişen nefrit durumunda böbrekteki hasar taze iken uygun tedavi başlanması durumunda böbrek yetmezliği düzelebilir ve hasta diyalizden çıkarılabilir. Böbrekte hasar yapan olay çok geç fark edilmiş, hasar kalıcı değişiklikler yapmış ve hastalığın kendisi takip süreci boyunca tedaviye yanıt vermemişse genellikle diyalize başlandıktan sonra fonksiyonda geri dönüş görülmemektedir. Diyalize ne zaman başlanmaktadır?Kronik böbrek hastalığının erken aşamalarında, diyet ve ilaç yoluyla hastalığın seyrini kontrol etmek ve hastalığın yol açtığı metabolizma bozuklukları düzeltmeye yönelik tedavi uygulanmaktadır. Üre, potasyum, fosfor, sodyum gibi birçok mineral, organik asitler vücutta böbrek yetmezliğinin başından itibaren birikmeye başlamaktadır. Kansızlık, vitamin D eksikliği, büyüme ve erkeklik hormonu gibi hormonlarda azalma veya direnç gelişmektedir. Böbrek fonksiyonu %90 ve üstü yitirdiğinde destek ilaçlar yeterli fayda vermeyecek, biriken atık maddeler iştahınızı, canlılığınızı azaltmaya başlayacaktır. Bu aşamada hekiminiz size diyaliz yöntemleri ve böbrek nakli seçeneklerini sunacaktır. Diyalize başlandığında bu metabolik değişikliklerin birçoğu düzelecektir ve böylece kendinizi çok daha canlı, güçlü yapabiliyorum, niye diyalize girmem gerekiyor?Bu soru diyaliz önerilen birçok hastanın sorduğu sorudur. Böbrek fonksiyonunu kaybederken en son bozulan fonksiyon su atılımıdır. Diyalizin ilk birkaç yılında birçok hastanın idrarı vardır. Zaman içinde idrar miktarı azalır ve biter. İdrarın olması diyaliz arası alınan sıvının az olmasını sağlar ve önemli bir avantajdır. Diyaliz kararı verilirken, böbrek fonksiyon miktarı, üreminin yol açtığı belirtiler, mineral dengesi, iştahınız ve kilo kaybınızın olup olmaması, sıvı birikim miktarı gibi birçok parametre değerlendirilmektedir. Destek tedavilere rağmen kontrol alınamayan üremik belirti ve bulgular varlığında diyaliz kaçınılmazdır. Diyaliz veya böbrek nakli seçenekleri konusunda neler bilmeliyim?Böbrek yetmezliği sürecinin son aşamasına geldiğinizde bir nefroloji uzmanı tarafından değerlendirilerek, tedavi seçeneklerinden birini seçmeniz ve bu yönde hazırlık yapmanız istenecektir. Önerilecek üç tedavi seçeneğiHemodiyalizPeriton diyaliziBöbrek nakli Hemodiyaliz Hemodiyaliz, böbrek yetmezliği olan bu kişilerde vücutta biriken fazla sıvı ve atıkların yarı geçirgen bir zar aracılığıyla temizlenmesini sağlar. Membranın bir yanında hastanın kanı, diğer yanında ise diyalizat bulunur. Diyalizatta, üre, kreatinin gibi artık ürünler bulunmaz, böylece üre ve kreatinin difüzyonu ile diyalizata geçerken kandaki seviyeleri azalır. Hemodiyaliz işleminin gerçekleşmesi için yeterli kan akımı sağlanmalıdır erişkinde genellikle yaklaşık dakikada 300-400 ml. Bunun için hastanın atar ve toplardamar arasına cerrahi yöntemle oluşturulmuş bağlantı arterovenöz fistül veya toplardamarlardan birine yerleştirilmiş bir kateter kullanılması gerekmektedir. Kronik hemodiyaliz tedavisi hastanın kalan böbrek fonksiyonlarına ve diyetle aldığı protein miktarına bağlı olmak üzere haftada 2-3 kez 4-6 saat süre ile uygulanır. Periton DiyaliziPeriton diyalizi, periton boşluğuna doldurulan diyalizatın dengelenme süresinden sonra, yenisi ile değiştirildiği basit bir yöntemdir. Periton diyalizinde periton boşluğunda diyalizat bulunmaktadır. Periton zarı, vücutta biriken toksik maddeleri filtre eden yarı geçirgen zar işlevini görmektedir. Üremik toksinlerin kandaki yoğunlukları azalıp diyaliz sıvısındaki yoğunluğu arttıkça moleküllerin geçişi azalır ve sonucunda peritonun her iki yanındaki yoğunluklar aynı olduğunda molekül geçişi durur. Aynı temele dayanarak sıvı çekmek de olasıdır. Bunu sağlayan diyaliz solüsyonunun içerdiği glukozdur. Bu, diyalizat ile doldurulan periton boşluğunun ozmolaritesini arttırır ve sıvı, ozmozis kuralına uygun olarak ozmotik basıncı yüksek ortama geç diyaliz solüsyonu içeren PVC torba, transfer set ve Tenckoff kateterden oluşmaktadır. Transfer set ve torba bağlantısı günde 4 kez açılmakta ve torba değişimi gerçekleştirilmektedir. Genellikle günde dört kez yapılan işlem, hasta tarafından ve hastane dışında gerçekleştirildiği için, periton diyalizi tedavisinin başarısı eğitimi de içeren alt yapının yeterliliğine bağlıdır. Böbrek NakliBöbreğin tüm işlevleri, ancak başarılı bir böbrek naklinden sonra geri dönmektedir. Böbrek nakli yaşam kalitesini artırmasının yanı sıra yaşam süresinin de anlamlı olarak uzamasını sağlamaktadı nakli canlı veya kadavra vericiden olabilmektedir. Canlı vericiniz yok ise organ nakil merkezlerinde kadavra nakil hazırlıkları tamamlanarak Ulusal Böbrek Bekleme Listesine kayıt yaptırabilirsiniz. Böbrek hastası olarak yalnız mıyım?Sağlık Bakanlığı ve Türk Nefroloji Derneği kayıt verilerine göre, 2016 Türkiye'de son dönem böbrek yetmezliği tanısı ile diyalize giren veya böbrek nakli olmuş olan hasta sayısı milyon başı 957'dir. Bu bir milyon nüfuslu bir şehirde yaklaşık 1000 kişinin diyaliz veya böbrek nakli tanıları ile izlendiğini ifade etmektedir. 2017 yılı içinde hemodiyaliz, periton diyalizi ve böbrek transplantasyonu olmak üzere renal replasman tedavisi uygulanan toplam son dönem böbrek yetmezliği tanısı olan hasta bulunmaktadır. Dünya da ise sizin tanınız ile yaklaşık 2 milyon hasta diyaliz tedavisi görmektedir. Gelişmiş toplumlarda ve ülkemizde böbrek yetmezliğinin en sık nedeni şeker hastalığı, hipertansiyon ve damar hastalıklarıdır. Bu hastalıkların toplumda görülme oranı arttığı için diyaliz hasta sayısı katlanarak artmaktadır. Sonuçta yalnız değilsiniz!Fosfor kontrolü önemli midir?Diyaliz vizitlerinde hekimlerinizin muhtemel ilk baktığı sonuçlardan biri fosfor düzeyinizdir. Yüksek fosfor paratiroid hormon düzeyinizin artmasına neden olacak, kalsiyum ile birlikte damarlar, kalp, deri başta olmak tüm dokularda birikerek fonksiyonunu bozacaktır. Diyetteki fosfor alımının sınırlandırılması fosfor kontrolünde önemli rol oynamaktadır. Fosforun üç ana temel kaynağı vardır Doğal içerik olarak bulunan hücre ve protein bileşiklerine göre; yiyeceklere hazırlanması sırasında eklenen katkı maddelerindeki fosfor bileşikleri; ilaçlar ile destek besin ürünleriyle alınan fosfor. Günde kiloya 1 gram protein tüketen protein tüketen 70-80 kg olan bir diyaliz hastasının 1000-1300 mg kadar fosfor alabileceği öngörülmektedir. Fosfor proteinlerde bulunduğu için, protein alımını kısarak fosfor seviyesini düşürmeye çalışmak yanlış bir uygulamadır. Çünkü protein eksikliğine yol açmaktadır. Bu nedenle fosfor alımını arttıracak diğer fosfor kaynaklarının iyi bilinmesi ve sorgulanması ve bitkisel ürünlerde organik, katkı maddeleri ise inorganik fosfor bulunmaktadır. Hayvansal ürünlerdeki fosforun %40-60’ı, bitkisel ürünlerde ise %20-50’si emilmektedir. Taze ev yapımı gıdaların tüketilmesi, bitkisel ürünlerin tüketilmesi, fosfor bağlayıcıların düzenli kullanımı fosfor kontrolünde önemlidir. Kuru yemiş, kaşar peyniri ve ithal peynirler, çikolata ve derin deniz balıklarında fosfor yüksek miktarda bulunur ve alımı kısıtlanmalıdır. Hazır gıdalarda sucuk, sosis, salam, pizza gibi donmuş besinler, hazır çorba, soslar, kola ve hazır tüm içecekler koruyucu olarak 'E' logolu inorganik fosfor bulunmaktadır ve inorganik fosfor %90 ve üstü oranında emilmektedir. Fosforun kontrolünde yemek sırasında önerilen fosfor bağlayıcıları kullanmayı unutmamak gerekmektedir. Tükettiğimiz yemeklerin fosfor miktarına göre, ara öğünler de dahi fosfor bağlayıcı kullanılırsa fosfor kontrolü sağlanabilir. Fosfor kontrolünde en önemli önlem hazır tüm gıda ve içeceklerden uzak durmaktı ve tuz konusunda nasıl davranmalıyım? Diyalize başlayan hastaların çoğunda bir miktar idrar yapabilmektedir. Eğer aldığınız sıvının tümünü çıkarabiliyorsanız, hekiminizin gözetiminde su kısıtlaması yapmayabilirsiniz. Unutmayın, zaman içinde idrar miktarınız azalacak, içtiğiniz sıvı gıdaların içindeki su vücutta kalarak ödem yapacaktır. Diyaliz aralarında su birikiminden dolayı kilo almaya başlayacaksınız. Böyle bir durumda su ve tuz alımının kısıtlanmasına çok önem vermeniz gerekecektir. Diyalize giren hastaların tuz tüketimini sınırlamaları ve mümkün olduğunca her gıdayı tuzsuz olarak tüketmeleri gerekmektedir. Özellikle hazır gıdalarda, kahvaltılık ürünlerde, çeşitli soslar ve turşu gibi takviye ürünlerde tuz miktarının fazla olduğunu unutmamak gerekir. Tuz tüketimi susamayı arttırır ve dolayısıyla diyaliz arasında alınan kilo da artmaktadır. Yine tuz birikimine bağlı dirençli yüksek kan basıncı gö hastalarına potasyum içerdiği için diyet tuz tüketimi önerilmemektedir. Tıbbi açıdan deniz veya kaya tuzunun farkı yoktur. Tuz tüketimin azalmak için ipuçlarıDaima taze ve tuz eklenmemiş besinleri tercih edilmeli, Yemeklerin tadına bakmadan tuz eklenmemeli, Tuz içeriği yüksek olan salamura besinler zeytin, peynir, turşu gibi ve konserve besinler daha az tüketilmeli,Hazır besinlerin etiketleri mutlaka okunmalı ve daha az tuzlu olanları tercih dengesi için nasıl beslenmeliyim? Kas aktivitesi için gerekli bir mineraldir. Çok düşük ve yüksek değerleri kalp ritmini bozacağı için hayati risk oluşturmaktadır. Potasyum böbreklerden atılır ve böbrek yetmezliği olan hastalarda değeri yüksek olabilir. Kan potasyum düzeyi dikkatli izlenmeli ve diyetin potasyum içeriği ayarlanmalıdı zengin besinler kuru yemişler, kuru baklagiller, kurutulmuş meyve ve sebzeler, patates, havuç, mantar, Ispanak, maydanoz gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler, salça, tahin-pekmez, domates, muz, kavun, tam tahıllı ürünlerdir. Diyet tuz tüketimi potasyum içerdiği için sakıncalıdır. Potasyum seviyesi yüksek ise hekiminiz potasyumu bağırsak bağlayarak emilimini azaltacak ilaç tedavisi önerebilir. Toz halinde verilen bu ilacı yarı sıvı gıdalara karıştırarak tükettiğinizde gıdaların içindeki potasyumun emilimini azalmaktadır. Sebze ve meyvelerdeki potasyum miktarını azaltmak için soyun ve küp küp doğrayıp birkaç saat su dolu geniş bir kapta bekletin. Pişirecekseniz ön kaynatma sonrası suyunu dökün ve yeni su ekleyerek yemeğinizi hazırlayı hormonum yüksek. Ne yapmalıyım?Böbrek yetmezliğinin erken aşamalarından itibaren fosforun birikmesi, vitamin D sentezinin azalması, kalsiyum seviyesinin düşmesi gibi nedenlerle paratiroid hormon yükselmeye başlamaktadır. Uluslararası kılavuzlar diyaliz hastalarının paratiroid hormon seviyesinin normalin 2-9 katı aralığında tutacak bir tedavi hedefi göstermektedir. Normalin 2 katından düşük ve 9 katından yüksek paratiroid hormon değerlerinde ek hastalık, artmış ölüm riski gibi olumsuz sonuçlar gö hormonun yükselmesini önlemek için fosfor kontrolü, gerekli ise vitamin D tedavisinin verilmesi gerekmektedir. Paratiroid hormon seviyesini normal değerlerin 2-9 katı aralığında sabit tutmak ve ek yükselmesinin önlemek için hastalara vitamin D kalsitriol veya parikalsitol ve kalsimimetikler sinakalset uygulanmaktadı yüksek paratiroid hormon seviyesi olan hastada ağır eklem ağrıları, tendon şikayetleri, kas güçsüzlüğü gibi klinik belirtiler varsa veya fosfor ve kalsiyum değerleri normalin çok üstünde seyrediyor, tedavi verilmesini güçlendiriyorsa paratiroid cerrahisi düşünülebilinir. Kadavra’dan organ nakli sistemi nasıl işlemektedir?Ulusal Doku ve Organ Nakli Koordinasyon Sistemi'nin amacı, Sağlık Bakanlığı bünyesinde ülke genelinde organ ve doku nakli hizmetleri alanında çalışan kurum ve kuruluşlar arasında gerekli koordinasyonu sağlamak, bağışlanan organ ve dokuların, bilimsel kurallara ve tıbbi etik anlayışa uygun olarak, adaletli bir dağıtımla, en uygun hastalara, en kısa süre içerisinde naklini sağlamaktır. Organ nakli olmak için sırada bekleyen hastalara adil, sağlıklı ve hızlı bir şekilde uygun organ temin etmek amacıyla bir bilgisayar programı hazırlanmıştı yılında hastaya toplam böbrek nakli yapılmıştır. Ülkemizde böbrek nakillerinin % 80 gibi büyük çoğunluğu canlı vericilerden yapılmaktadır, kadavradan böbrek nakli ise % 20 civarındadı hücreden böbrek nakli başlayacak mı?Kök hücre tedavisi denemeleri özellikle böbreğin ani bir hasarla yetmezliği gittiği durumlarda, kronik süreçte bazı nefritlerde ve şekere bağlı böbrek yetmezliği durumlarında devam etmektedir. Bu alanlarda deneysel olarak başarılı sonuçlar bildirilmektedir. Yine de böbrek yetmezliğinin tedavisinde henüz tıbbi otoritelerin kabul ettiği ve önerdiği standardize edilmiş bir tedavi yöntemi değildir. En çok merak edilen konu olan kök hücreden yeni bir böbrek yapması ve nakli o böbrekten gerçekleştirilmesi tıbben henüz mümkün değildir. Suni taşınabilir böbrek gelecek mi?Cevabımız evet. Diyaliz makinesi bağımlılığından kurtaracak bir yelek gibi taşınacak, kan damarlarına ve mesaneye bağlanarak görevini sürdürecek taşınabilir diyaliz makineleri ile ilgili deneysel çalışmalar devam etmektedir. 10-15 yıl içinde insanlarda pilot uygulamaların biteceği ve kullanımına başlanacağı öngörülmektedir. kronikböbrekyetmezliği böbrek organnakli fosforlugıdalar böbrekyetmezliğinedir potasyumlugıdalar böbreknakli nakil fosforkontrolü potasyumkontrolü diyaliz diyalizipuçları
Vücutta üretilen zehirli maddelerin yapay böbrek diyaliz aygıtı ya da karın zarı periton gibi yapay ya da doğal zarlardan geçirilerek vücuttan atılması işlemine diyaliz denir. Diyaliz tıp tarihine canlı bir organın işlevini yerine getirebilen ilk başarılı yöntem olarak geçmiştir. Klinik dilde diyalizin anlamı, vücut sıvılarındaki istenmeyen maddelerin yarı geçirgen bir zar aracılığıyla vücuttan uzaklaştırılmasıdır. İki tip diyaliz uygulaması vardır Hemodiyaliz ve periton diyalizi. Hemodiyalizde hastanın kanı vücut dışında, yapay böbrek de denen diyaliz aygıtının içinde dolaştırılır. Aygıtın içi selofan gibi yarı geçirgen bir maddeden yapılmış bir zarla iki bölmeye ayrılmıştır. Zarın bir tarafında hastadan gelen kan, öbür tarafında da özel bileşimli tuzlu su diyaliz sıvısı bulunur. Kanda ve diyaliz sıvısında düşük molekül ağırlıklı maddelerin yoğunluğu farklıdır. Fizik yasaları uyarınca bu maddeler yoğunluğu yüksek bileşimden yoğunluğu düşük bileşime geçer. Titizlikle hazırlanmış diyaliz sıvısı en uygun elektrolit yoğunluğuna sahiptir. Dolayısıyla üre, kreatinin, potasyum gibi maddeler kandan bu solüsyona, üremi hastalarının kanında genellikle az bulunan bikarbonat ve kalsiyum da tersi yönde kana geçer. Vücut içi diyaliz olarak da bilinen periton diyalizinde ise yarı geçirgen zarın görevini karın zarı üstlenir. Albümin gibi görece büyük moleküller karın zarından selofan ve türevlerine oranla daha çok geçtiğinden bu uygulamanın bazı sakıncaları vardır. Diyaliz sıvısı karın zarı boşluğuna sıvı kateterleri aracılığıyla verilir ve bir süre sonra da geri alınabilir Böbrekleriniz kandaki bedensel atıkları süzer ve idrar yolu ile dışarı atar. Sonuç olarak vücudunuzdaki gerekli sıvı, asit ve mineral seviyelerini ayarlar. Böbrekleriniz işlemez hale gelirse, kanınız diyaliz makinası aracılığı ile temizlenir. Bu cihaz sağlıklı böbreğin gördüğü aynı işlevi görür. Diyaliz geçici veya sürekli olabilir. Örneğin, akut böbrek rahatsızlığı olanlara iyileşene kadar diyaliz uygulanabilir. Özellikle bitiş safhası böbrek yetmezliği bulunanlarda ise ömür boyu veya böbrek nakli gerçekleşene kadar diyaliz gerekmektedir. İki tür diyaliz bulunmaktadır; hemodiyaliz ve peritonel diyaliz. Hemodiyaliz genellikle bir hastane veya sağlık ocağında tatbik edildiği gibi, hasta bakıcısının tekniği öğrenmesi durumunda evde de uygulanabilir. Peritonel diyaliz daha basit olduğu için evde uygulanır. HEMODİYALİZ Hemodiyaliz yönteminde, kanınız, onu temizleyen ufak bir filtreden geçirilir. Diyalizin sık ve tekrar yapılması gerektiği için filtrenin kan dolaşım sistemine güvenilir ve rahat bir şekilde bağlanabilmesi gerekmektedir. Acil diyaliz gerektiren durumlar için ana damarın içine haftalar boyu kullanılabilecek özel bir katater takılabilir. Uzun süreli diyalizler için doktorlar kolunuzda fistül veya şant oluşturabilirler şekilde görüldüğü gibi. Fistül, derinin hemen altında iri bir damar oluşturacak şekilde bir atar damarı toplar damarla birleştirerek oluşturulur. Alternatif olarak, yapay malzemelerden yapılmış bir şant cerrahi operasyon ile atar ve toplar damarlann arasına takılabilir. Kandan sürekli olarak temizlemek ve test etmek amacı ile kan almayı, diyaliz makinesinden kanı geri vermeyi, ilaç ve mineral vermeyi kolaylaştırmak için fistül ve şant oluştuktan ancak bir ay sonra diyaliz amacıyla kullanılabilir. Fistül kullanırken sıkı elbise giymekten ve ağır kaldırmaktan kaçınmalısınız. Hem acil durumlarda kullanılan kateter hem de uzun vadeli diyaliz için kullanılan şant enfekte olabilir. Antibiyotik ile iyileştirilse de, iyileştirilemediği zaman veya kan pıhtısı kateteri veya şantı bloke ediyorsa bunların değiştirilmesi gerekir. Hemodiyaliz öncesi kolunuzdaki veya bacağınızdaki giriş noktası dezenfekte edilerek temizlenir ve biri diyaliz makinesine kanınızı taşıyacak, diğeri de vücudunuza temizlenmiş kanı geri taşıyacak iki iğne takılır. Kanınızın diyaliz makinesinde dolaşımı sırasında, cihazdaki membranlar fazla sıvıyı, mineralleri ve atıkları ayrıştırır. Temizlenen kan vücuda geri verilir. Çoğu kişi 4 saat süreyle haftada 3 defa diyalize girer. Bazı kişiler yanlış bilgilendirildiği için diyalizden çekinirler. Koma haline sokulup bir solunum cihazına bağlanacaklarını hayal ederler ya da konuşamayacaklarını veya makinenin kapatılması halinde aniden öleceklerini. Bu fikirler yanlıştır. Asıl gerçek olan, diyaliz tedavisi görülmediği takdirde insanların böbrek yetmezliğinden ölebileceğidir haftalar yada aylar sürse bile. Diyaliz makinesinden ayrılmak sizi asla ani ölüme yapılırken kan dolaşım sisteminiz cihaza geçici olarak bağlı olduğu için sabit durmanız gerekse de, bilinciniz açık olduğu için bu esnada okuyabilir, televizyon seyredebilir ya da radyo dinleyebilirsiniz. Diyaliz sonrası cihazdan ayrılıp evinize dönebilirsiniz. PERİTONEAL DİYALİZ Peritoneal diyalizde, karın boşluğunun iç duvarı tarafından oluşturulan aralığa diyalizat adı verilen arındırıcı bir sıvı doldurulur. Bu sıvı peritoneal alana karın boşluğunun duvarına yerleştirilen bir kateter aracılığı ile lokal anestezi yardımı ile cerrah tarafından karın bölgesinde açılan ufak bir keşiden yerleştirilir. Peritoneal diyaliz, katetere bağlı olan ve içinde diyalizat bulunan bir torbadan bu sıvının yer çekimi aracılığı ile akması ile sağlanır. Daha sonra torba ile bağlantı kesilir ve siz, sıvı, karın bölgenizde olmasına rağmen günlük işlerinize normal bir şekilde devam edersiniz. Bu sıvı 4 saat boyunca durur ve karın bölgesindeki kılcal damarlar,atıklar doğrudan emer. Bu arada vücuttaki fazla sıvılar da peritoneal zarı arasındaki diyalizata sonraki transferde sıvı bir pens aracılığı ile tekrar torbaya geri boşaltılır. Her transfer yaklaşık 1 saat sürer ve günde 4 kere, haftanın 7 günü yapılır. Bu tür diyalize, sürekli peritoneal diyaliz adı diğer peritoneal diyaliz yöntemi de devam eden peritoneal diyaliz olarak bilinir. Her gece kendinizi otomatik olarak bir kaç defa kendiliğinden transferi gerçekleştiren bir makinaya bağlarsınız. Bu sizin her gece 9 ila 10 saat diyaliz makinasına bağlanmanızı gerektirse de gündüz bağlanmayı gerektirmediği için sizi serbest kılar. AVANTAJLAR VE DEZAVANTAJLAR Her iki diyaliz yönteminin avantajlar oluğu gibi dezavantajları da vardır. Hemodiyaliz bir sağlık ocağı veya diyaliz merkezine gitmenizi gerektirdiği için zahmetli olabilir. Ama haftada sadece 12 saat diyaliz gerektirir. Size yardımcı olacak birileri varsa hemodiyaliz evde de uygulanabilir. Peritonel diyaliz evde uygulanır fakat hemodiyalizden çok daha fazla zaman gerektirir haftada yaklaşık 28 saat ve sizin dikkatli, iyi görüyor ve koordinasyonlu olmanızı gerektirir. Sizin tercihinize rağmen doktorunuz belirli bir yöntemi sizin için savunabilir. Örneğin kalp rahatsızlığı bulunanlar peritonel diyalize uygun olduğu gibi fazla kilolu ve şişmanlar hemodiyaliz ile daha verimli sonuç alırlar. İleri planlama ile her iki türde diyaliz ile ülkeyi ve hatta dünyayı dolaşabilir ve hayatınızı doyasıya yaşayabilirsiniz.
Zonguldak ve ilçelerinde faaliyet gösteren diyaliz merkezinin sorumlu doktoru Bünyamin Altundal, diyaliz hastalarının bağışıklık sistemlerinin diğer hastalara göre daha zayıf olduğunu hatırlatarak, kış mevsiminin daha zor geçtiğini kaydetti. Diyaliz hastalarının beslenme alışkanlıklarına dikkat etmesi gerektiğini belirten Altundal, “Diyaliz hastalarının günlük hayatlarında dikkat edecekleri en önemli konu beslenmeleridir. Diyaliz öncesindeki alışkanlıkları bırakıp, diyalize uygun şekilde sıvı kısıtlaması, meyveler ve diyetisyenlerin önerdiği gıdaları önerilen şekilde almaları gerekir. Bu konuya dikkat etmeyen hastalarımız sıvı fazlalıkları ve potasyum yüksekliği dolayısıyla acil durumlarla karşılaşabilmektedir. Gerçekten birçok hastalığın, kronik hastalığın kuralları olduğu gibi diyaliz hastalarının da uyması gereken kurallar vardır. Bu kurallara uyulduğu takdirde hayat konforlarında bir değişiklik olmaksızın hayatlarına devam edebileceklerdir” hastalarına uygulanan aşı ile ilgili bilgi veren Altundal, özellikle grip hastalığına yakalanmamaları için hayat bilgisi olarak nitelediği bazı kurallara dikkat edilmesini istedi. Diyaliz hastalarının vücut direnci düşük hastalar olması sebebiyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanan bu hastalara aşı uygulamalarının yapıldığını hatırlatan Altundal, şöyle konuştu"Pinemekok ve grip aşıları her yıl rutin olarak yapılmakta, Pinemekok aşıları 5 yıl koruyucudur, grip aşısı ise her yıl yapılmaktadır. Tabii ki her ne kadar aşı yapılmış olsa bile gripten yüzde yüz oranında korunmamaktadır. Burada hastalarımıza düşen en önemli şey gribal enfeksiyonlardan korunmak için hayat bilgisi kurallarını uygulamalarıdır. Dışarı çıkarken soğuktan korunmasını gerektirecek ona uygun kıyafetler ve ayakkabı giymek gerekir. Sağlık Bakanlığının geçen yıllarda domuz gribi vakasında tokalaşmayın ve öpüşmeyin noktasında bir uyarısı vardı, biz bu uyarıyı yinelemek istiyoruz. Gerçekten grip olan insanlar damlacık enfeksiyonu yoluyla yani temasla ve ortak havayı teneffüs etmekle gribe yakalanabilmekte, bu da direnci düşük olan hastalarımızda prenomi, bronşit ve akciğer enfeksiyonu gibi başka enfeksiyonlara sebep olmaktadır. Bu açıdan bu basit ama önemli olan kuralı uygulamamız lazım, ellerimizi gerektiğinde yıkamayı ihmal etmemiz lazım. Ateşi yüksek hastada vücut kendisini hayati organlarını beyini ve kalbi korumak için uçlar soğuk olur, eller ve ayaklar buz gibidir. Ama alın ve göğse elimizi koyduğumuzda sıcaktır, derece ile ölçtüğümüzde ateşi yüksektir. Her evde derece var. Buna dikkat edersek, yapacağımız doktorumuzun önerdiği ateş düşürücü almak, kalın kıyafetleri çıkarmak ve gerekirse ılık suyla duş almak basit çözümlerdir."Altundal diyaliz hastalarının beslenmeleri konusunda da önemli uyarılarda bulundu. Potasyum oranı zengin gıdıların tüketilmesini isteyen Altundal, sözlerini şöyle sürdürdü "Beslenmemize dikkat edeceğiz. Kış meyvelerinden özellikle bizim hastalarımız için potasyum olarak zengin gıdalara, örneğin mandalina ve portakalı ölçülü olarak tüketmek zorundalar, zaten muz ve diğer gıdalardan uzak dururlar ama, mevsimler meyvelerden zaman zaman aşırıya kaçılması halinde potasyum yüksekliği yaşadığımız hastalar olmuştur. Ben bu konuda hastalarımızdan beslenmelerine dikkat etmeleri ve doktorların tavsiyelerine uymalarını öneriyoruz.”Diyabet ve diğer hastalıklara da yakalanılmaması için obezite ve kötü beslenmeden uzak durulması gerektiğini vurgulayan Altundal, sözlerine şöyle devam etti “Ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından başlatılan obezite ile savaş adlı bir kampanya var. Obezite ile savaş aynı zamanda daha sonra doğabilecek diyabet hastalığını ve her beş diyabet hastasından bir tanesi de uzun vadede diyaliz hastası olmaktadır. Dolayısıyla bataklığı kurutmak anlamında düşünürsek obezite ile kötü beslenme alışkanlığından uzak durmalılar. Diyabet hastalarına gelince, diyabetin kurallarına uymayan hastalar uzun vadede böbrek, kalp, göz ve damar sistemi ile ilgili çok ciddi problemler yaşamakta yaşamlarının geri kalanını diyalize girmek zorunda kalmaktadırlar. Burada yapılacak uyarı diyalize hastası olmadan önce bunlara tedbir alınması, gerçekten ekonomik yük olarak kamuya ve devlete gelen yükün önlenmesi açısından çok ciddi bir önem arz ediyor, artı iş gücü kaybı ve sağlığımızdan kayıp gibi üzücü sonlar yaşamaktayız. Hastalığı başında önlemek lazımdır.”Diyaliz hastası yakınlarına da uyarılarda bulunan Altundal, diyaliz merkezlerinin yanı sıra hasta yakınlarının da diyaliz hastalığının seyrinde büyük önemi olduğunu hatırlattı. Bu konuda duyarlı aileler olduğunu anlatanAltundal, şöyle konuştu "Yani biz hasta ile ilgili süreci diyaliz ve diyalizde uygulanacak kısmı biz yürütüyoruz zaten, ama önerdiğimiz ilacın tarifi kullanımı, hastanın diyetine uyması, sıvı kısıtlaması, kış meyveleri, diğer meyve ve beslenmelerindeki destekleri gerçekten ciddi önem arz etmektedir. Bazı hastalarımız belli yaş ortalamasının üzerinde olması, bazen kronik hastalıklar nedeniyle iletişim kurmakta zorlandığımız hastalar oluyor. Burada hasta yakınlarımız devreye giriyor. Gerçekten ilgili ve alakalı ve fedakar hasta yakınları ile bu işin çok daha sağlıklı bir şekilde yürütüldüğünü söyleyebiliriz. Kurallarına uyulduktan sonra birçok hastalığın oluşturduğu zararlar en aza indirgenebilir, bu da sağlıklı yaşam için bir şarttır. Tanıdığımız birçok meşhur var diyabet hastası böbrek yetmezi ama olan hayatlarını idame ettirip işlerini yürütmüşler. Hastalarımız doktorlarını dinlesinler, onların söylediklerine uysunlar emin olsunlar hizmet konusunda hiçbir aksama yaşanmayacaktır.”İHA
DİYALİZ HASTASI OLMAKTAN NASIL KURTULURUM? Üresinin, kreatininin yüksek olduğunu öğrenen veya böbrek yetmezliği tanısı alan her hasta haklı olarak tedirgin olur, etrafındakileri üzer. Hele bir de yakın çevresinde diyaliz hastası varsa. Bu tedirginlik normaldir ancak iyi bir inceleme ve doğru bir tedavi ile hastaların çoğu diyaliz hastası olmadan yaşamlarını sürdürürler. İlk şoku kısa sürede atlatmak ve öncelikle böbrek yetmezliği niye var sorusuna yanıt aramak gerekir. Kreatinin yüksekliğinin en sık iki nedeni hipertansiyon ve şeker hastalığıdır, bu nedenle bu hastalıklarda düzenli kontrol ihmal edilmemelidir. Sadece kan basıncı kontrolü ile diyalize girmeden 20 yıldan fazla takip ettiğim hastalarım vardır. Kreatinin yüksekliği bazen böbrekle doğrudan ilgisi olmayan bir hastalığın ilk belirtisi de olabilir, bu nedenle kreatinini yüksek hastaların ilk değerlendirilmesi ayrıntılı bir şekilde yapılmalıdır. Hastaların takibinde yükselmiş kreatinin çoğu kez normale düşmez, yapılması gereken kreatininin daha fazla yükselmesini önlemek ve böbrek hastalığının ilerlemesini yavaşlatmaktır. Bu nedenle üre, kreatinin düşmüyor diye moral bozmamak, böbreğe zararlı olabilecek arayışlar içine girmemek gerekir. Hafif yüksekliklerin hiçbir belirtisi olmadığı gibi pek zararı da yoktur. Kreatininin sürekli yüksek kalması su eksikliği, susuz kalmak değildir, eğer öyle olsa su içilince veya damardan sıvı verilince kreatinin normale düşerdi. Ürenin su eksikliği ile kısmen ilgisi vardır. Hastaların çoğunda basit önlemlerle kreatininin daha fazla yükselmesi önlenebilir veya yavaşlatılabilir. Hafif kreatinin yükselmesinde çoğu kez sağlıklı yaşam kurallarına uymak böbrek hastalığı için yeterlidir. NE YAPILMALI? İlk dikkat edilmesi gereken durum yeterli sıvı almaktır. Size doktorunuz tarafından aksi belirtilmedikçe almanız gereken sıvı miktarı yaklaşık olarak günde 3 litredir. Burada önemli olan sıvı miktarıdır, bunu ister su ister başka sıvı olarak alırsınız. Aşırıya kaçmadığı sürece çay, kahve, yoğurt, çorba, ayran da suya alternatif içeceklerdir. Kalp yetmezliği, vücutta şişlik gibi durumlarda alınması gereken sıvı miktarı azalabilir. Öte yandan su içmek abartılmamalıdır, yani günde 4-5 litre su içmek böbreği daha iyi çalıştırmaz. Olağan dışı durumlarda sıvı ihtiyacı artar. Olağan dışı durumlara örnek olarak kusma, ishal, ateşli hastalık, aşırı terleme verilebilir. Sıcaklarda dikkatli olmak gerekir. Bu durumlarda daha fazla yani 3 litreden fazla sıvı almak gerekir. Eğer ağızdan yeterli sıvıyı alamıyorsak özellikle bulantı, kusma durumlarında hemen bir sağlık kuruluşuna başvurup damardan sıvı almamız gerekebilir. Sıvı kayıpları kalıcı kreatinin yükselmesine neden olabileceği için önlenmelidir. Doğru ilaç kullanımı böbrekleri korumak için son derece önemlidir. Böbrekler karaciğerle birlikte ilaçların vücuttan atılmasında rol oynarlar. Lüzumsuz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Böbreğime bir şey olacak diye ilaç kullanmamanın da sakıncaları olabilir. Doktorunuza danışarak uygun doz değişiklikleri ile güvenlikle kullanabileceğiniz çok sayıda ilaç vardır. Birçok ilaç prospektüsünde yer alan böbrek hastaları kullanmamalıdır ifadesi yanıltıcı olabilir. Önemli olan doktorunuza danışarak ilacı kullanmanızdır. Özellikle belirtmek istediğim bir ilaç grubu anjiyografi, tomografi, manyetik rezonans görüntüleme gibi radyolojik inceleme tetkiklerinde kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar mutlaka doktorunuza danışarak kullanılmalı, eğer mutlaka gerekiyorsa ilacın kullanılacağı zaman 2-3 gün uygun ve yeterli sıvı gerekirse damardan alınmalıdır. Böbrek hastalığının ilerlemesini önleyen/yavaşlatan önemli bir diğer faktör de etkin kan basıncı kontrolüdür. Uzun süre takip edip kreatinini artmamış hastalarımda başarıdaki en büyük nedenin etkin kan basıncı kontrolü olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle hipertansiyon en çok ilgilendiğim konulardan birisi olmuştur. Böbrek yetmezliğinin nedeni hipertansiyon olabilir. Tavuk mu önce yumurta mı önce gibi bazen böbrek hastalığı mı hipertansiyona yol açtı, hipertansiyon mu böbrek hastalığına neden oldu anlaşılamaz ama ilk başlatan neden ne olursa olsun eğer kan basıncı kontrolü sağlanamazsa hipertansiyon böbrek hastalığının ilerlemesine, ilerleyen böbrek hastalığı da hipertansiyonun daha da yükselmesine neden olur yani bir kısır döngü oluşur. Bu kısır döngüyü kırmanın tek yolu etkin kan basıncı kontrolüdür. Hedef kan basıncı 140/90 mmHg’nın altıdır ev ölçümlerinde 135/85 mmHg’nın altı. Son yıllarda hedef kan basıncının daha düşük olmasını destekleyen çalışmalar vardır, bu çalışmaların ışığında hedef kan basıncı düşürülebilir. İlaç kullanımı ile ilgili bir bilgi daha vermek istiyorum. Böbrek hastalığını ilerlemesini önleyen/yavaşlatan bazı tansiyon düşürücü ilaçların prospektüsünde bile böbrek hastaları kullanmamalıdır yazabilir, doktorunuzla konuşmadan ilacınızı bırakmak/değiştirmek size zarar verebilir. Kan basıncını kontrolünü kolaylaştıran tedavilerden birisi de diyetle alınan tuz miktarının azaltılmasıdır. Böbrek hastalığının kontrolünde beslenme de önemlidir. Kreatinini hafif yüksek olan hastalarda diyette dikkat edilmesi gereken tek nokta tuz kısıtlaması olabilir. Bazı böbrek hastaları normalden fazla tuz kaybedebilir, sizde bu durumun olup olmadığını doktorunuz söyleyecektir. Bunun dışında gerekebilecek protein, potasyum ve fosfor düzenlemesi gibi tedaviler hafif böbrek problemi olan hastaların çoğunda gerekmez, bu konuda uyarıları size doktorunuz yapacaktır. Takibinizde kreatinin yükselmemesine rağmen beslenme düzeninizde değişiklikler gerekebilir bu nedenle kontrollerinizi aksatmayınız. Kan basıncı kontrolünün önemini bir kez daha hatırlatırken tansiyonunun çok düşmesinin de özellikle yaşlılarda kreatinin yükselmesine neden olduğunu belirtmek isterim. Takip ettiğim birçok hastada tansiyon çok düştüğü için kreatinin yükselmişti ve sadece tansiyon ilaçlarını azaltınca kreatinin eski seviyesine gelmiştir. Bu nedenle de düzenli kontrol önemlidir. Kreatinin yüksekliğine yol açan bir hastalık varsa o hastalık da tedavi edilmelidir. Bu hastalık şeker hastalığı, nefrit, böbrek taşı, idrar yolları problemi veya gut hastalığı olabilir. Böbrekle doğrudan ilgisi olmayan diğer hastalıkların tedavisi de ihmal edilmemelidir. Örneğin kalp yetmezliği, akciğer hastalıklarında ataklar esnasında veya basit bir solunum yolu infeksiyonunda kreatinin düzeyinde hafif-ağır kreatinin yükselmeleri olabilir, bu yükselmelerin bir kısmı kalıcı olabilir veya eski seviyesine dönmeyebilir. Böbrek hastaları sağlıklı yaşam için gereken yaşam düzeni değişikliklerine varsa fazla kiloların verilmesi, düzenli egzersiz, alkolün azaltılması, sigaranın bırakılması.. de dikkat etmelidir. Kilo verme veya düzenli egzersiz programına başlamadan önce mutlaka doktorunuzla konuşmanız gerekir. Yürüyüş en iyi, en kolay uygulanabilen egzersizdir. Böbrek hastalarının bağışıklık sistemi de sağlıklı kişilere göre biraz zayıflamıştır. Bu nedenle aşıları ihmal etmemek gerekir. Her yıl sonbaharda grip influenza aşısı olmanızda yarar vardır. Doktorunuz gereken diğer aşılarla ilgili size bilgi verecektir. BUNDAN SONRA NE OLACAK? Kontrollerine giden, tedavisini aksatmayan hastaların önemli bölümü mevcut böbrek fonksiyonları ile yaşamlarını sürdürürler, bir süre daha tahlil yaptırmadıkları sürece de ne kendileri ne de başkaları böbrek hastası olduğunu anlayabilir. Bu nedenle kreatinin daha fazla yükselmese bile düzenli doktor kontrolü ihmal edilmemelidir. Bazı hastalarda her türlü önleme rağmen kreatinin yükselebilir. Kreatinin yükselirse kansızlık, kemik hastalıkları, kan basıncının kontrolden çıkması, bulantı, kusma gibi sorunlar izlenebilir. Burada önemli olan faktörlerden bir tanesi kreatinin yükselme hızıdır. Kreatininin çok yavaş yükseldiği hastalarda hastalık ilerleyene kadar hiçbir belirti olmayabilir. Diyaliz ve böbrek naklinin ne zaman yapılması gerektiği hastadan hastaya göre değişir. Genellikle kreatinin 5-6 mg/dl olana kadar diyaliz ve böbrek nakli gündeme gelmez. Kreatinin yükselince alınması gereken sıvı miktarı azalabilir. Kreatinini hafif yüksek olan hastalar tedavilerine dikkat ederlerse yıllarca diyaliz tedavisine ihtiyaç duymadan yaşayabilirler. Hafif kreatinin yükselmesi erken farkına varılıp, gerekli önlemler alınıp ve doğru tedavi edildiği takdirde birçok hasta için hayat yani böbrek kurtarıcıdır. Böbrek hastalıkları sinsi olabileceği için erken dönemde farkına varan hastalar kendilerini şanslı kabul etmelidir. Sağlıklı yaşam kurallarına dikkat ederek ve doğru ilaç kullanarak böbrek hastalığının ilerlemesini önlemek ve yavaşlatmak mümkündür. Böbreğini koruyan kendini de korur.
diyaliz hastası diyalize girmezse ne olur